Bu Blogda Ara

10 Mart 2015 Salı

Mide Kanserinin Belirtileri Nelerdir?



Mide Kanseri, Türkiye’de ve dünyada en sık görülen kanserlerden biridir.
Mide kanseri ve diğer mide hastalıklarının oluşumunda, beslenmenin ciddi rolü vardır.
Nişasta, turşular, tuzlanmış et ve balık gibi besinlerin tüketilmesi kanser riskini artırır.
Alkol ve sigara kullananlarda, A kan grubuna mensup olanlarda, erkeklerde, 50 - 70 yaş arası olan kişilerde, midesinde H.Pilori isimli bakteri olanlarda mide kanseri daha sık görülmektedir.
Mide kanserinde en sık rastlanan belirti mide bölgesinde ağrıdır. İştahsızlık, kilo kaybı, yutma güçlüğü, bulantı ve kusma diğer belirtilerdir.
Ancak, bu belirtiler maalesef mide kanserine spesifik, özel bulgular değildir.
Aynı belirtiler diğer mide hastalıklarında da görülebilir.
Mide hastalıklarının teşhisinde  temel tanı aracı endoskopidir.
Endoskopi, esnek bir borunun hekim tarafından hastanın ağzından yemek borusu ve mideye bir kamera eşliğinde sokulmasıdır.
Bazı hastalara lokal anestezi, duruma göre  genel anestezi de uygulanabilir. Bunun amacı hastanın öğürmelerini, mide bulantısı ve kusmasını engellemektir
Endoskopi yapıldığında şüpheli bölgeden incelenmek üzere parça alınır
Endoskopi, genel olarak güvenli bir yöntem olmasına rağmen bazı komplikasyonları ve riskleri vardır.
Bunlardan bazıları, tahrişe bağlı kanama, infeksiyon oluşması, yemek borusunda yırtık oluşmasıdır.
Endoskopiden sonra ateş, göğüs ağrısı, nefesin kısalması, koyu renkli dışkılama, yutma güçlüğü, karın ağrısı ve kusma gibi şikayetler ortaya çıkabilir.
Endoskopi yaptırmak istemeyen hastalar için konforlu bir alternatif ise kan örneği alınarak çalışılan Gastropanel isimli bir testtir.
Gastropanel test, midedeki asit fazlalığını veya azlığını, gastrit varlığını, H. pilori bakteri infeksiyonunu, mide kanseri riskini, midede ülser varlığını ve emilim bozukluğu olup olmadığını gösterir.

5 Mart 2015 Perşembe

D Vitamini Eksikliğinde Görülen Hastalıklar Nelerdir?




Dünyada ve Türkiye’de D vitamini eksikliği ciddi boyutlardadır.
Dünyada yaklaşık 1 milyar kişide, ülkemizde ise 3 kişinin 2’sinde D vitamini eksikliği olduğu düşünülmektedir.
Vitamin D’nin  %90’ı güneş ışığı tarafından sağlanır.
Deri, güneş ışığına maruz kaldığında, derin tabakalarında vitamin D üretir
Aynı zamanda balık yağı, karaciğer, yumurta sarısı gibi besinlerle de D vitamini alınabilir.
Modern dünyanın insanlara dayattığı yaşam tarzı sebebiyle, hepimiz uzun çalışma saatleri sonucunda güneşten mahrum kalmaktayız.
Açık havada geçirmemiz gereken vakitlerimizi, kapalı alanlarda geçiriyoruz.
Mesailerimiz ofislerde geçiyor ve yeterli güneş ışığı alamıyoruz.
Yeterli D vitamini almak için hergün en az 20 dakika baş, yüz, kol ve bacakların güneşle temas etmesi gerekir.
Ülkemiz güneş açısından şanslı olmasına rağmen, çoğu insanda Vitamin D eksikliği vardır
D vitamini eksikliğinde, kaslarda güçsüzlük, sık düşme, kramp ve yaygın vücut ağrıları görülebilir.
D vitaminin eksikliği bir çok hastalığa yol açabilir.
Bunlardan belli başlıları yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, kemik erimesi, romatizmal hastalıklar ve bağışıklık sisteminin zayıflamasıdır.
Bu hastalıklar dışında D vitamini eksikliğinde meme, kemik, tiroid, deri ve kalın bağırsak kanser riski artmaktadır.
Görüldüğü gibi, Vitamin D eksikliğinin ciddi sonuçları vardır
Bu yüzden, vitamin D seviyesinin ölçülmesi, eksikliği varsa takviye  olarak alınması, bir çok hastalık ve kansere karşı koruyucu olacaktır.


4 Mart 2015 Çarşamba

DOMUZ GRİBİ VİRÜSÜ İLE BİRLİKTE Mİ YAŞIYORUZ?



Bilindiği üzere, birkaç yıl önce domuz gribi adı da verilen Influenza A H1N1 virüsü,
dünyanın birçok ülkesinde önemli salgınlar yapmış ve ölümlere neden olmuştu. Son iki yıldanberi, domuz gribi salgınları fazla görülmüyordu. Son olarak basında, Sivas’tan bir vatandaşımızın domuz gribinden öldüğü yazılmaktadır.
            2015 yılının Ocak ve Şubat aylarında, domuz gribi virüsü olan Influenza A H1N1’in seyrek de olsa hastalarda ortaya çıktığını görmekteyiz. Gelişim Tıp Laboratuvarları’nda 2014 Ekim ayından bu tarafa, 5 ay içinde 291 hastada multipleks PCR yöntemiyle hastalarda solunum yolu materyalinden 18 virüs ve 4 bakteri olmak üzere, 22 patojen araştırılmıştır. 2014’ün Ekim-Kasım-Aralık aylarında toplam 164 hastadan 34 (%20.7)’ünde Influenza A saptanmıştır. 2015’in Ocak ve Şubat aylarında ise, toplam 127 hastadan 7 (%5.5)’sinde  domuz gribi virüsü adı da verilen Influenza A H1N1 saptanmıştır. Ayrıca, Influenza A’nın yalnızca 10 (%7.87) hastada pozitif olduğu, yerini büyük ölçüde 33 (%26) hastada pozitiflik ile Influenza B’ye bıraktığı görülmektedir. Domuz gribi virüsü Influenza A H1N1’in 4 hastada tek başına bulunduğu, 3 hastada ise Influenza B ile birlikte bulunduğu görülmektedir.

25 Şubat 2015 Çarşamba

HIV/AIDS Hakkında Bilgiler;

HIV/AIDS Nasıl Bulaşır? Belirtileri Nelerdir? Test İle Erken Teşhis

    1-HIV/AIDS nedir?
    HIV virusu, insan bağışıklık sisteminin gücünü azaltarak etki eden ve hastalık oluşturan bir virustür. Virüsun, hastalığın son döneminde insanda neden olduğu sendroma ise AIDS denir. HIV virusu vücuda girdikten sonra CD4 T lenfositleri dediğimiz, bağışıklık sisteminin temel savunma hücrelerini etkiler.Bu durum bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açar. Bu nedenle vücudumuza giren virus, bakteri, mantar ve parazitler ile yeterince savaşmamız mümkün olmaz.Bunun sonucunda fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar.HIV virusu temel olarak kan yolu ve cinsel temas ile bulaşır.Korunmasız cinsel ilişki bulaşmaya yol açabilir. Çok nadir de olsa oral seks ile de bulaştığı gösterilen vakalar da vardır.

2- HIV(AIDS) Şüphesi Taşıyan Kişi Ne Yapmalı?

2- HIV(AIDS) Şüphesi Taşıyan Kişi Ne Yapmalı?
HIV virüsünden ya da AIDS’ten şüphelenmek için öncelikle korunmasız cinsel ilişki, diş operasyonu, infekte kanla temas gibi bir durum olmalıdır.

Şüpheli temastan yaklaşık 2-4 hafta sonra hastada akut infeksiyon semptomları başlar. Bu belirtiler gribi andırır.Şikayetlerden en sık görüleni ateştir. Farenjit, döküntü, ishal, bulantı- kusma, halsizlik ve vücutta bezeler oluşması başlıca diğer belirtilerdir.

Bu semptomlar normal gribe göre daha uzun sürer. Fakat 4 haftayı geçmez.Bu grip benzeri semptomlar geçtikten sonra, hasta çok uzun süre, yıllar boyunca hiçbir belirti olmadan hayatına devam eder.

3- HIV/AIDS Türkiye’de yaygın mı?

3- HIV/AIDS Türkiye’de yaygın mı?
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre 2013 yılı itibarı ile Türkiye’de 7.000’e yakın HIV (+) hasta vardır. Fakat bunlar resmi rakamlar. HIV (+) olduğunu bilmeyenlerle birlikte, toplam rakamın 20 binin üzerinde olduğu düşünülmektedir.

ABD’de yapılan son çalışmalara göre, HIV taşıyan 5 hastadan biri, kendisinde HIV virüsü olduğunu bilmemektedir. Türkiye’de ise bu oranın çok daha yüksek olduğu düşünülmektedir.Avrupa ve ABD’ de hastalık hakkında bilincin artması, kondom kullanımının yaygınlaşması ve diğer tedbirlerle HIV virüsünün bulaşma sıklığı düşmeye başlamıştır.

4-HIV (AIDS) Tanısı İçin Hangi Testler Yapılır?

4-HIV (AIDS) Tanısı İçin Hangi Testler Yapılır?
AIDS tanısı koymak için birkaç alternatif test vardır. Şüpheli ilişki veya temastan sonra, pozitifleşme sıralamasına göre testlere bakacak olursak, ilk uygulanabilecek test HIV RNA denilen testtir.

Bu test şüpheli temastan sonra 10. günden itibaren yapılabilir hale gelir. Testte direkt olarak HIV virüsünün RNA’sı saptanır. Testle vücutta kaç adet virüs olduğu belirlenir. Pencere dönemi denilen, yani kanda antijen veya antikorun saptanmadığı dönemde, HIV virusunu bu yöntemle saptayabiliriz. Bu test, duyarlılığı en yüksek ve teşhiste en ileri olan yöntemdir. HIV RNA testi moleküler bir yöntemdir ve her yerde yapılmaz.

Bu testin, özel eğitim almış personeli bulunan, bu teste özel cihazı olan, deneyimli ve akredite bir laboratuvarda yapılmasına dikkat edilmelidir.Zamanlama olarak, HIV RNA’dan sonra yapılabilecek ikinci test P24 antijen testidir. Bu test, şüpheli teması takiben 2 ila 6 hafta arasında pozitifleşir.